google.com, pub-1772441188610312, DIRECT, f08c47fec0942fa0
top of page

1. "Süzülmek" kelimesi aşağıdaki cümlelerin hangisinde "akmak" anlamında kullanılmıştır?

A) Gözlerinden yanaklarına yaşlar süzülüyordu.

B) Çocuk, kapı aralığından yavaşça içeriye süzüldü.

C) Sandal, durgun suda bir kuğu gibi süzülüyordu.

D) Hastalıktan zayıflamış, süzülmüştü.

E) Uçurtma havalanmış, göklerde süzülüyordu.

 

 

 

 

2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "bağırmak" kelimesi ötekilerden farklı anlamda kullanılmıştır?

 

A) Odanın camlarını açmış bağırarak şarkı söylüyordu.

B) Sokaktan geçen sebzeci:"Taze domates…" diye bağırıyordu.

C) Balıkçılar, rüzgârın uğultusundan ancak bağırarak anlaşabiliyorlardı.

D) "Bunu nasıl yaparsın!" diye bağırarak çıkıp gitti.

E) Tren uzaklaşırken arkadaşına: "Yine görüşelim." diye bağırdı.

 

 

 

 

 

 

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde  "olmalı" kelimesi ötekiler- den farklı anlamda  kullanılmıştır?                                                

 

A) Ahmet Ankara'dan dönmüş olmalı.

B) O, liseyi geçen yıl bitirmiş olmalı.

C) Soruları cevaplarken çok dikkatli olmalı.

D) Ayşe, İngilizceyi çok iyi biliyor olmalı.

E) Bugünlerde Çukurova'ya bahar gelmiş olmalı.

 

 

 

 

 

4. "Yıkmak" kelimesi aşağıdaki cümlelerin hangisinde "İşi gene bana yıktığını öğrenince çok kızdım." cümlesindeki anlamıyla kullanılmıştır?

 

A) Bir kamyon eşyayı kapının önüne yıkıp gittiler.

B) Odanın duvarını yıkarak salonu biraz daha genişlettiler.

C) Bu acının onu yıkacağını başından beri biliyordu.

D) Suçu kardeşine yıkmanın yanlış olduğunu anladı.

E) Dün akşamki fırtınanın yıktığı ağaç yolu kapatmış.

 

 

 

 

5. "Dil" kelimesi, aşağıdaki cümlelerin hangisinde "düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı" anlamında kullanılmıştır?

 

A) Dilinden, Karadenizli olduğu anlaşılıyordu.

B) Tevfik Fikret'i anlayabilmek için Servet-i Fünun dilini iyi bilmek gerekir.

C) Müzik kadar güçlü ve evrensel bir dil yoktur.

D) Namık Kemal'in tiyatrolarında kullandığı dil oldukça sadedir.

E) Konuşma dili kimi yönleriyle yazı dilinden ayrılır.

 

6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde beğenme, takdir etme söz konusudur?

 

A) Çocuk dediğin söz dinler.

B) Okul dediğin böyle olur.

C) Öğrenci dediğin düzenli çalışır.

D) Köy dediğin ağaçlı olur.

E) Arkadaş dediğin yardım eder.

 

 

 

 

7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde karşılaştırma söz konusudur?

 

A) O, kendinden başkasını hiç düşünmez.

B) Bu iş hepinizden çok, beni düşündürüyor.

C) Bana göre onun en sevilmeyen yanı, başkalarını küçümsemesidir.

D) Yılın çok sevilen şarkısını bize dinletti.

E) Yarışmada en iyi dereceyi almak için çok çalıştı.

 

 

 

 

 

8. Bir çocuğa, kendisini ne kadar sevdiğinizi anlatacağınıza, sıkıca sarılın; onunla çok daha iyi iletişim kurmuş olursunuz.

Bu cümlede anlatılmak istenene en yakın yargı aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Çocuklara davranışlarımızla örnek olmalıyız.

B) Çocuklar büyüklerden gerçek sevgi beklerler.

C) Davranışlar çocukları sözden daha çok etkiler.

D) Çocuklar bir şeyi dinlemekten sıkılırlar.

E) Çocuklarla iletişim kurmak zor bir iştir.

 

 

 

 

 

9. Aşağıdaki dizelerin hangisinde karşıt kavramlar bir arada kullanılmıştır?

 

A) Hani ol gül gülerek geldiği demler şimdi

B) Gönüldendir şikâyet kimseden feryadımız yoktur

C) Baki kalan bu kubbede bir hoş şada imiş

D) Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz

E) Neler çeker bu gönül söylesem şikâyet olur

 

 

 

 

 

10. Aşağıdaki cümlelerde geçen deyimlerden hangisi ötekilerden farklı anlamdadır?

 

A) Acele hazırlanıp yola koyuldu.

B) Haberi alınca yağmur kar demeden yola düştü.

C) Sıcağa kalmamak için erkenden yola çıktı.

D) Birkaç yıl sonra gerçekleri görerek yola geldi.

E) İşini gücünü bırakıp yola düzüldü.

 

 

11."Özel" kelimesi, aşağıdaki cümlelerin hangisinde yanlış kullanılmıştır?

 

A) Bu, Türkiye'ye Özel bir durumdur.

B) Çocuk, Özel okullardan birinde öğrenciydi.

C) Annesi, onun için özel yemekler yapmıştı.

D) Her oyunun özel kuralları vardır.

E) Kendisine özel işlem yapılmasını istemiyordu.

 

 

 

 

12. (I)Otobüste (II)önümde oturan çocuk eğilmiş, (III)annesinin kulağına (IV)durmadan(V)alçak sesle bir şeyler fısıldıyordu.

Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangisi atılırsa cümlenin anlamında daralma, eksilme olmaz?

 

A) V.        B) IV.        C) III.         D) II.              E) I.

 

 

 

 

 

13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

 

A) Güzel sanatlar, insanın duygu dünyasını zenginleştirir.

B) Çarşıya çıkarken para çantamı yanıma almamışım.

C) Son aldığım kitabı bir türlü okuma fırsatı bulamadım.

D) Okul öncesi döneminde, çocuk tiyatrosunun önemli bir yeri vardır.

E) Sergideki resimlerimin hepsi kendi eserimdir.

 

 

 

 

 

14. Birbirine karşı davranışlarının nasıl olması ya da olmamasını anlatıyor.

 

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerden hangisiyle giderilebilir?

A) "olması" yerine "olmasını" sözü getirilmeli

B) "karşı" sözü atılmalı

C) "karşı"dan sonra "olan" sözü getirilmeli

D) "olmamasını" yerine "olmaması gerektiğini" sözü getirilmeli

E) "davranışlarının" sözü cümle başına getirilmeli

 

 

 

 

 

 

15. Her belirti hastalık demek anlamına gelmez.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerden hangisiyle giderilebilir?

 

A) "demek" sözü atılmalı

B) "her belirti" yerine "belirtiler" sözü getirilmeli

C) "hastalık" tan sonra "başlamış" sözü getirilmeli

D) "gelmez" yerine "taşımaz" sözü getirilmeli

E) "belirti" den sonra "kesinlikle" sözü getirilmeli

 

 

 

16. Her isteği yerine gelse de yüzü yine de gülmez.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerden hangisiyle giderilebilir?

 

A) "her isteği" yerine "istekleri" sözü getirilmeli

B) "gelse de" yerine "gelse bile" sözü getirilmeli

C) "gülmez" den önce "hiç" sözü getirilmeli

D) "yerine gelse de" sözü yerine "yapılsa da" sözü getirilmeli

E) "yine de" sözü atılmalı

 

 

 

17. Bir sorunun üzerinde enine boyuna düşünmeyi, anlamak için çaba harcamayı öğrenmemişler.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerden hangisiyle giderilebilir?

 

A) "üzerinde" yerine "üzerine" sözü getirilmeli

B) "düşünmeyi" yerine "düşünerek" sözü getirilmeli

C) "anlamak"tan önce " onu" sözü getirilmeli

D) "düşünmeyi" yerine "düşünmek" sözü getirilmeli

E) "harcamayı"dan sonra "nedense" sözü getirilmeli

18. Onun öykülerindeki kişilere iğne batırın, batırdığınız yerden kıpkırmızı kan sızdığını göreceksiniz.

Burada sözü edilen öykücünün anlatımı için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

 

A) Seçkin ve etkili kelimeler kullanmaktadır.

B) Gereksiz benzetmelerden kaçınmaktadır.

C) Mizahi bir anlatıma başvurmaktadır.

D) Varlıkları olduğundan üstün göstermektedir.

E) Kahramanları canlı bir biçimde anlatmaktadır.

 

 

 

 

19. Kenar mahalleler. Birbirine geçmiş, yaşlanmış tahta evler. Kiminin kaplamaları biraz daha kararmış, kiminin balkonu biraz daha eğrilmiş, kimi biraz daha öne eğilmiş, kimi biraz daha çömelmiştir. Hepsi hastadır; onları seviyorum; çünkü onlarda kendimi buluyorum.

Bu parçanın anlatım biçimi, aşağıdakilerden hangisine bir örnektir?

 

A) Betimleme (tasvir)

B) Tartışma

C) Açıklama

D) Öyküleme (hikâye etme)

E) Örnekleme

 

 

 

20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

 

A) Bu toplantıya Yusuf'da katıldı mı?

B) O da gitse olmaz mıydı sanki?

C) Bu tür çalışmalar da yararlı oluyor mu?

D) O da çok başarılı bir öğrenci değil miydi?

E) O da İzmit'te mi oturuyor?

 

21. Kitabı kapadı. Sokağa çıktı. Bahar geliyordu. Güneşli fırtınalar, renk renk çiçekler… ve başka insanlarla birlikte.

Bu parçada üç noktanın (…) kullanılış gerekçesi aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Sözün bir yerde kesildiğini anlatma

B) Cümlenin bitmediğine dikkati çekme

C) Bir alıntının atlanan yerlerini belirtme

D) Söylenmek istenmeyen sözcükler olduğunu belirtme

E) Benzer örneklerin sürdürülebileceğini gösterme

 

 

 

 

22. "Küçük yemyeşil bir bahçe" sözleri aşağıdaki cümlelerin hangisinde özne görevinde kullanılmıştır?

 

A) Ev, küçük yemyeşil bir bahçenin ortasındaydı.

B) Küçük yemyeşil bir bahçeyi geçerek eve geldik.

C) Evin arka kapısı, küçük yemyeşil bir bahçeye açılıyordu.

D) Perdeyi açınca küçük yemyeşil bir bahçe gördüm.

E) Evin arkasında küçük yemyeşil bir bahçe vardı.

 

 

 

 

23. Aşağıdakilerden hangisi, öznesi ortak olan bir sıralı cümledir?

 

A) Radyo çalıyor; oturanlar onu ilgiyle dinliyorlardı.

B) Evden sessizce çıktık; sokakta lambalar yanmıyordu.

C) Konuşa konuşa geldiler; evin önünde durdular.

D) Kentin güneyine bakıyorum; evler sisten gözükmüyor.

E) Gürültüler artıyor; kimse kimseyi duymuyordu.

 

 

 

 

24. “Tembeller başarılı olamaz.” Bu cümledeki "tembel" kelimesi "sıfat olduğu halde isim olarak kullanılmıştır.

Aşağıdakilerin hangisinde böyle bir kelime yardır?

 

A) Fidanlar susuz kalmış.

B) Gençler ağaç dikiyor.

C) Askerler bahçede spor yapıyor.

D) Çocuklar eve döner dönmez uyudu.

E) Arabalar yolun kenarına park edilmiş.

 

 

 

25. Aşağıdaki dizelerin hangisinde yüklem, kelime çeşidi bakımından ötekilerden farklıdır?

 

A) Sen de çiçek açtın erkenden

Küçük zerdali ağacım

B) Kar yine başladı yağmaya

Küçük zerdali ağacım

C) Daha maviydi damarların

Küçük zerdali ağacım

D) Bak kaim yapılı ağaçlara

Küçük zerdali ağacım

E) Şimdi okşar hafif hafif rüzgâr

Küçük zerdali ağacım

 

26. Aşağıdaki dizelerin hangisinde yansımadan türemiş bir yüklem vardır?

 

A) Döne döne ardın sıra melerim.

B) Kuşlarınız birbiriyle ötüşür.

C) Keklik gibi taştan taşa sekersin.

D) İnip aşkın deryasını boyladı.

E) Ayrılık elinden bağrım eziktir.

 

 

 

27. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, fiile eklenen -miş, -mış, -muş eki cümleye "başkasından duyulma, aktarılma" anlamı katmaktadır?

 

A) Az ışıkta okuyorsun; gözün kanlanmış.

B) Çok yorulmuşsun; dinlenmen gerek.

C) Soğuktan dudakların çatlamış; biraz krem sür.

D) Ayşe dün sinemaya gitmiş; ama filmi beğenmemiş.

E) Pasta güzel olmuş; biraz daha alabilir miyim?

 

 

 

28. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir isim tamlaması kullanılmıştır?

 

A) Kardeşimin böyle bir şey yapacağını sanmıyordum.

B) Okulunun ne zaman açılacağını bile bilmiyordu.

C) Arkadaşının kitabını bulamayınca çok üzüldü.

D) Evinin düzenli olmasına özen gösterirdi.

E) Sarsıntının önce nerede duyulduğu öğrenilemedi.

29. Yüklemi geçişli fiil olduğu halde nesne kullanılmamış cümle, aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Dikkatli bakmayınca fark göremezsiniz.

B) Dikkatli bakmayınca fark bulamazsınız.

C) Dikkatli bakmayınca farkına varamazsınız.

D) Dikkatli bakmayınca farkında olamazsınız.

E) Dikkatli bakmayınca fark edemezsiniz.

 

 

 

30. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin fiil kipinde anlam kayması yoktur?

 

A) Tatilimi genellikle İzmir'de geçiriyorum.

B) Okula gitmek için hazırlanıyor.

C) Sen hiçbir sözünü tutmuyorsun.

D) Bugün arkadaşlar bize geliyorlar.

E) Yarın İstanbul'a gidiyorum.

 

 

31. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi, çatı bakımından öbürlerinden farklıdır?

 

A) Beğendiğim halı Kayseri'de dokunmuş.

B) Yılbaşı için bütün vitrinler süslenmiş.

C) Yerler daha yeni silinmiş.

D) Bulaşıklar çok iyi temizlenmiş.

E) Kardeşim yatmadan önce yıkanmış.

1987 Üniversite Sınavlarında Çıkmış  Dil Bilgisi Soruları

1987 Üniversite Sınavlarında Çıkmış  Dil Bilgisi Sorularını pdf formatında görüntülemek ve indirebilmek için tıklayınız...

32. Ah o kadrini bilmediğim günler

Koklamadan attığım gül demeti

Suyunu sebil ettiğim o çeşme

Eserken yelken açmadığım rüzgâr

Duygu ve düşüncelerini böyle dile getiren bir kimse aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?

 

A) Vurdumduymaz

B) Karamsar

C) Mutsuz

D) Duygulu

E) Umutsuz

 

 

 

 

 

33. Yaşlıya gence, yerliye yabancıya, kendisini sevene sevmeyene kulak verir; onları dinler; onlarla tartışır. İnsanları hiçbir zaman küçümsemez; herkesi anlayışla karşılar.

Böyle bir kimsenin belirgin özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Başkalarının görüşlerini benimseme

B) Herkes tarafından sevilme

C) İnsanlara karşı hoşgörülü davranma

D) Herkesle senli benli olma

E) Yumuşak başlılığıyla tanınma

 

 

 

 

 

 

34. Bizde tiyatro eleştirisi oldukça öznel bir nitelik taşıyor. Yani bir şeyi aşırı derecede övme ya da iyice batırma anlamına geliyor yahut suya sabuna dokunmadan, yuvarlak sözlerle geçiştirmeye dönüşüyor. Oysa bir eleştiri yazısından beklenen, söz konusu oyunu, belli nesnel ölçütlerin ışığında, çeşitli açılardan, çeşitli yönleriyle aydınlatmasıdır.

Bu parçada tiyatro eleştirilerinin bir kusuru olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

 

A) Eserde bulunmayan üstün nitelikleri, varmış gibi gösterme

B) Eseri tanıtırken açık ve anlaşılır bir dil kullanmama

C) Eserle ilgili gerçek bilgiler vermeye özen göstermeme

D) Eseri tanıtacak önemli noktaları belirtmeme

E) Eserin olumlu yanlarını görmezlikten gelme

 

 

 

35. Uzun süredir romanlar üzerinde çalışıyorum. Nice romanı, yazar olarak titizlikle, inceleyerek okudum. Bu çalışmalarımın sonunda "Bir romanın büyüklüğü nasıl anlaşılır?" sorusuna yanıt buldum. Sorarım: "Hangi romanı okuduktan sonra bir kez daha okuma gereksinmesi duydunuz?"

Bu parçaya göre yazarın "büyük roman" ölçütü aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Yazarının ününü sürdürmesi

B) Yeniden okuma isteği uyandırması

C) Romanın ilk günkü değerini koruması

D) Geniş bir okuyucu kitlesini ilgilendirmesi

E) Konunun, ilgi çekici nitelikler taşıması

 

36. Bir çevirmenin başarılı bir çeviri yapabilmesi için öncelikle, yazarla arasında bir bağ kurabilmesi gerekir. Her çevirmenin, her yazarın kitabını başarıyla Türkçeleştirebileceğine inanmak yanlıştır. Yazar ile çevirmen arasında gizli bir bağ, bir görüş ve üslup birliği olmadıkça yapılan çeviri başarılı olmaz. Bu nedenle de belirli yazarların kitaplarını, belirli çevirmenlerin Türkçeleştirmesi gerekir.

Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılamaz?

 

A) Çevirmen, eseri kendine özgü üslubuyla şekillendirerek okuyucuya ulaşmaya çalışır.

B) Çevirmen, üslupça kendine yakın sanatçıların eserlerini seçmelidir.

C) Çevirmenle eserin yazarı arasında görüş yakınlığı bulunmalıdır.

D) Bir çevirmen, her eserin çevirisinde başarılı olmayabilir.

E) İyi bir çeviride eserin üslûbunun da göz önünde bulundurulması gerekir.

 

 

 

 

 

 

37. Otuz yıldır İstanbul’dayım. Şimdiye kadar altı tane kayığım oldu. Profesyonel balıkçılarla balığa çıkıp ağ çekiyorum. Denizi bu kadar yaşadıktan sonra deniz üzerine çok daha sağlam hayal kurabilirim. Yani hayal zenginliği eşittir yaşam zenginliği diyorum. Ne kadar çok yaşamış, kendini olgunlaştırmış, doğayla, insanla zenginleştirmişsen, roman yaratısında da o kadar zengin olabilirsin.

Bu parçada asıl söylenmek istenen aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Romancının eserlerinde anlattığı şeylerin kaynağı, yaşadıkları değil, kendi yararına gücüdür.

B) Sanatçı roman yazmadan önce mesleği dışındaki konularla ilgilenmelidir.

C) Deniz kıyısı, sanatçının havalini geliştirmesi için uygun bir ortamdır.

D) Romancının hayali, kendisi hayatla iç İçe olduğu ölçüde gelişir.

E) Hayatı boyunca bilgisini artıran sanatçı doğayı daha iyi anlar.

 

 

 

 

 

 

 

38. Küçük bir çocukken dünya benim için burası dernekti. Biriktirdiğim para elimde, buradaki kitapçılara koşardım. Hani nerede onlar? Ben, hep bu kaldırımlar üzerinde, bu dükkânlar arasında, bu sokağın hava sı içinde büyümemiş miydim? Bu kaldırımlar üzerinde bütün düşlerimi dolaştırmamış mıydım? Onlar, bütün dileklerim bu cadde üzerindeki yaşamda toplanmıyor muydu?

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?

 

A) Çocukluk günlerine duyulan özlem

B) Düş kırıklıklarını hatırlamanın gereksizliği

C) Çocukken elde edilemeyen şeylere duyulan istek

D) Çocukluk anılarını düşünerek yaşanılan mutluluk

E) Eski yaşama biçiminin değişmesine karşı tepki

 

39. Bir Türk, Dede Korkut'u, Köroğlu'nu özümlememişse, o kültüre varamamışsa, Türk masallarını, Türk romanlarını hatta bir Aşk-ı Memnu romanını bilmiyorsa, yalnız Batıyı örnek alarak roman yazamaz. Önce kendi toprağının yarattığı kültürle özdeşleşmesi gerekir. Ayrıca dünyada klasik romanın vardığı son aşamayı da bilmek zorundadır.

Bu parçada asıl söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Romancının işi, başka kültürleri taklit değil, özgün, yerli eserler vermek olmalıdır.

B) İyi bir roman yazabilmenin ilk şartı, yerli edebiyatı bütün yönleriyle tanımaktır.

C) Romancılarımız önce eski, yerli eserleri örnek almalı, sonra Batının tekniğine geçmelidir.

D) Romancının ana malzemesi halk edebiyatından derleyeceği öğeler olmalıdır.

E) Romancılarımız ürünlerini dünya romanının gelişim aşamalarına göre vermelidir.

 

 

 

 

 

 

40. Uluslararası düzeye yükselmenin ilk basamağı, kendi yurdunu, ulusunu iyi tanımak, onlara ilgi ve sevgi duymaktır. Çünkü evrensele giden yol, ulusalın bağrından geçer. Yabancı ülkelerde sevilmek ve sesini duyurmak isteyen bir sanatçı için en kestirme yol, eserlerini kendi toprağının özsuyu İle beslemektir.

Bu parçada bir sanatçının uluslararası alanda tanınması için aşağıdakilerden hangisinin gerekliliği vurgulanmaktadır?

 

A) Ülkesinde tanınmış bir sanatçı olma

B) Ulusunun özelliklerine ters düşmekten kaçınma

C) Eserlerinde ulusal özellikleri yansıtma

D) Halkının sorunlarına ilgi duyma

E) Yaşamını kendi ülkesinde sürdürme

 

 

 

 

 

 

 

 

 

41. Edebiyattaki önemli yerine karşın, arkadaşlarını kendisinden yukarıda görür, onların yazılarını kendininkilerden çok üstün tutar, yetenekli bulduğu arkadaşlarını yüreklendirirdi. Arkadaşlarının başarılı bir hikâyesi, bir şiiri, onun için pek içten bir sevinç kaynağı olurdu. Onlardan birisinin beğendiği bir yazısını, öteki arkadaşlarına haber vermekten, okumaktan zevk duyardı.

Bu parçada sözü edilen sanatçı aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?

 

A) Hoşgörülü – duygulu

B) Yetenekli – duyarlı

C) Anlayışlı – özverili

D) Çalışkan – yardımsever

E) Alçakgönüllü – iyi niyetli

 

 

 

42. Daha 50 yaşına gelmemiştim. Zengindim, ünlüydüm, sağlığım yerindeydi, aklı başında çocuklarım vardı. Birdenbire hayatım duruverdi. Soluk alabiliyor, yiyip içiyor, uyuyordum. Ama yaşamak değildi bu. Hiçbir şeyi istemiyordum artık. İstenecek hiçbir şey olmadığını biliyordum. Hayat, birinin yaptığı saçma bir şaka gibi geliyordu bana. Kırk yıl boyunca çalış, didin, ilerle; sonra da ortada hiçbir şey olmadığını gör!

Bu sözleri söyleyen bir kişi aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?

 

A) Yaşama isteğim yitiren

B) Kazandığı başarıların yetersizliğine inanan

C) Gördüğü bir durumdan aşırı ölçüde etkilenen

D) Uğradığı haksızlıklarla sarsılan

E) Yaşamdan ne beklediğini bilemeyen

 

 

43. Dünya yuvarlağı üstünde, sınırlarla ayrılmış bölgelerde konuşulan diller, birbirlerini her zaman etkilemiş; bu etki, bir çeşit kaçakçılık yoluyla bir sınırdan öbür sınıra geçmiştir. Deyimlerde, atasözlerinde bile bu böyledir. "Yuvarlanan taş yosun tutmaz." deriz ya, bunun kaynağı bir Fransız özdeyişidir.

Bu parçada asıl söylenmek istenen aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Dilimiz, Fransız dilinden etkilenmiştir.

B) Bizdeki atasözlerine başka uluslarda da rastlanır.

C) Dillerin birbirlerinden etkilenmesi doğaldır.

D) Deyimlerle atasözlerinin çıkış yerleri belli değildir.

E) Özdeyişler evrensel anlam taşır.

 

 

44. Tevfik Fikret'in yıllardır övülen "Doksan Beşe Doğru" şiirinin gerçekte ne ilgisi vardır şiirle? Şiir, kendisi için değil de içerdiği fikirler için sevilince sonuç bu oluyor işte. Şekil ve dil kalmayınca öz de kalmıyor; şiir de şiir olmaktan çıkıyor.

Bu parçada asıl söylenmek istenen aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Şairler, düşüncelerini duyurmak için nazmı yeğlemişlerdir.

B) Şiirin anlamı ve içerdiği düşünceler Önemli değildir.

C) Bizde şiirler yalnızca içerdiği düşüncelere göre değerlendirilmektedir.

D) Biçim ve dil, şiirin temel öğeleridir.

E) "Doksan Beşe Doğru" şiirinde biçimden çok düşünceye önem verilmiştir.

 

 

 

 

 

 

45. Şiirin, başka bir şeyle karıştırılmaması gereken özel bir yapısı vardır. Çözümlemeye kalkışılınca da çeşitli öğelerin kurduğu bir dünya olarak çıkar karşımıza. İyi bir şiir, zengin ayrıntıların, şaşırtıcı inceliklerin kaynağıdır. Tükenmeyen bir kaynak olan şiir, sadece kendisinin olan bir yapıyla ortaya çıkar. Kelimeleri bir araya getirme ustası olan ozana göre şiir, "şiir olduğu için" önemli ve değerlidir.

Bu parçada asıl söylenmek istenen aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Şiirin güzelliği, içerdiği ayrıntılardan gelir.

B) Sanat ürünleri arasında en kalıcı olanı şiirdir.

C) Her ozanın kendine özgü bir şiir anlayışı vardır.

D) Şiir, kendine özgü özellikleri olan bir sanattır.

E) Ozan kendini tümüyle süre adayan kişidir.

 

46. Şiir yazdığım yıllarda aklımdan dizeler geçirir, dizeler kurardım. Bunlar, yavaş yavaş istediğim şiiri ortaya çıkarırdı. Deneme için böyle bir yoldan geçmek imkânsızdır. Çünkü deneme akılda yazılamaz. Gerçi zaman zaman, örneğin yolda giderken, dolmuşta, vapurda, denemenin herhangi bir yerinde yapacağım bir değişiklik aklıma gelebilir. Ama bu, denemenin kendisi değildir.

Bu parçada asıl söylenmek istenen aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Her edebiyat türünün kendine özgü güçlükleri vardır.

B) Şiir yazma, denemeden daha fazla zaman alır.

C) Şiirin oluşturuluşu denemeninkinden farklıdır.

D) Sanatçı, eserinde her an düzeltme gereği duyabilir.

E) Şiir, zaman içinde, kendiliğinden oluşur.

 

 

 

 

47. Ömrünün büyük bir bölümünü dış ülkelerde geçiren Abdülhak Hâmit'in, ne dil kaygısı olmuştur ne de dil bilinci. Üç dilin karışımı Osmanlıcadan aldığı kelimelerle, gönlünce bir sözlük yapmış ve bu sözlükten seçtiği kelimeleri şiirlerinde dilediği gibi kullanmıştır. Belki de uzun süre yabancı ülkelerde yaşamış olduğundan, dili, Türkçenin tadından, havasından, inceliğinden yoksun, genellikle tutarsız ve karışıktır.

Bu parçadan çıkarılacak en kapsamlı yargı aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Hâmit'in şiirini anlamak oldukça güçtür.

B) Uzun süre yurt dışında kalması Hâmit'in dilini olumsuz yönde etkilemiştir.

C) Arapça, Farsça bilmeden Hâmit'i anlamak olanaksızdır.

D) Hamit, şiirlerinde kendine özgü zengin bir dil kullanmıştır.

E) Hâmit'in belirli bir dil anlayışı yoktur.

 

 

 

 

48. Müzelerimizi birkaç günlüğüne kapatsak hiç kimsenin bundan haberi bile olmaz. Çünkü müzelerimizi gezenlerin çoğu yabancılar. Okullar da olmasa, müzelere yerli izleyici bulmak sorun olur. Okulların da müze gezilerinin bilinçli olduğunu sanmıyorum, bir piknikten farkı yok neredeyse. İşte bu nedenlerle, geniş kesimde bir müze isteğinin var olduğundan kuşkuluyum.

Bu parçada aşağıdakilerin hangisine  değinilmemiştir?

 

A) Müzelerimize gösterilen ilgi yeterli düzeyde değildir.

B) Okullarımız müzelerden yararlanamamaktadır.

C) Halkın müzelere gitme alışkanlığı yoktur.

D) Müzeler işlevini yerine getirememektedir.

E) Müzelere, ilgiyi çekmek için bazı tedbirler almak gereklidir.

 

 

49. Kitaplarımın sayısını kaça çıkarabilirim, bilmiyorum. Sağlığımı hesaba katmayacak olursam bu, biraz da okurlarıma bağlı. Şimdilerde okuyucular kitaplarıma istek duyuyorlar; ama bir gün "Ey yazar, artık yeter!" derlerse ben ne yaparım?

Bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun düşmez?

 

A) Doğrusu bunu düşünmek bile istemiyorum.

B) Sanırım kalemi bir daha elime almakta güçlük çekerim.

C) "Okurların ilgisizliğinden bana ne!" der yoluma devam ederim.

D) Her şeyden önce okurlarımın ilgisizliği beni üzer.

E) "Bugüne kadar yazdıklarım bana yeter mi?" diye düşünürüm.

 

 

 

50. Hiçbir şair, hiçbir hikâyeci yalnız bugün için yazmaz; ölümsüzlüğe özenir. Eleştirmeci ise böyle bir düş kuramaz; o bilir kendisinin geçici olduğunu: Başkalarının eserlerini tanıtıp sevdirecek ya da değersizliğini gösterip yıkacak; inandığı doğrulan yaydıktan sonra...........

Düşüncenin akışına göre bu parçanın son cümlesi aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir?

 

A) o da ün kazanacak

B) kendisi de unutulup gidecek

C) o türden eserler verecek

D) onu da eleştirenler çıkacak

E) başka eleştirilere yönelecek

 

 

51. —- Büyük sanatçı bu özellikleriyle belli olur. Mendelsohn'a bakınız. Müziği güzel olmasına güzel ama hiçbir özgün yanı yok. Oysa kişisel bir şeyler söylemek gerek. İşte bu yetenek Beethoven'da vardı. Onun ne diyeceği hiç bilinmezdi. Edebiyatta da böyledir bu, öbür sanatların tümünde de.

Bu parçanın başına getirilebilecek en uygun cümle aşağıdakilerden hangisidir?

 

A) Sanatta önemli olan anlamın gizli kalmasıdır.

B) Sanat eseri, özünde farklılık taşımalı, bir yenilik getirmelidir.

C) Sanat eserinin sevilmesi güzel olmasına bağlıdır.

D) Sanatın dili yalın ve anlaşılır olmalıdır.

E) Sanat eseri benzerleri arasından hemen seçilebilmelidir.

 

 

52. Etkileri günümüze değin gelmiş eserlere bakılırsa, bunların, yazıldıkları çağı yansıttıkları görülür. Böylesi eserlerde sanatçı, yaşadığı çevre ve zamanı, ülke ve toplumu; eğilimleri, düşünce ve beğenileriyle birlikte dile getirir. Kısacası, çağını ana çizgileriyle canlandırır. Biz de bu eserlere bakarak o çağın temel özelliklerini az ya da çok öğrenebiliriz.

Düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi bu paragrafın sonuç cümlesi olabilir?

 

A) Oysa her sanat eseri, okuyucuya bilgi vermek amacıyla yazılmaz.

B) Oysaki sanat eseri çağın göstergesi olmalıdır.

C) Ne var ki bunlar, bir eserin niteliğini belirleyebilecek etkenler değildir.

D) Bu bakımdan her kalıcı eserin, yaratıldığı çağa ayna tuttuğu söylenebilir.

E) Belki de sanat eseri, en önemli işlevini yerine getirmiş olur.

 

 

CEVAP ANAHTARI

1-A 2-D 3-C 4-D 5-C 6-B 7-B 8-C 9-D 10-D 11-A 12-A 13-E 14-D 15-A 16-E 17-C 18-E 19-A 20-A 21-E 22-E 23-C 24-B 25-C 26-A 27-D 28-C 29-E 30-B 31-E 32-A 33-C 34-B 35-B 36-A 37-D 38-A 39-B 40-C 41-E 42-A 43-C 44-D 45-D 46-C 47-E 48-E 49-C 50-B 51-B 52-D

bottom of page