DİNLEDEBİYAT
Atın yiğidi kendine kamçı vurdurmaz.
EDEBİ SANATLAR
İfadeye zenginlik katmak, anlatımı güçlendirmek gibi amaçlarla kullanılan ifadelere “edebi sanat” ya da “ söz sanatları” denir.
Teşbih:
Aralarında ilişki bulunan iki kavram ya da varlıktan zayıf olanın güçlü olana benzetilmesidir.
Bir benzetmede 4 temel öge bulunur:
-
Benzeyen : Bir güçlü özellik kazanacak olandır.
-
Benzetilen : Güçlü özelliğe sahip olup onu “benzeyen”e verecek olandır.
-
Benzetme Yönü : Güçlü olanın güçlü özelliğidir. Bu özellik açısında benzetme gerçekleşecektir.
-
Benzetme Edatı : Benzetmede kullanılan edatlardır.( gibi, kadar ...)
Dört ögenin de kullanıldığı benzetmelere “tam teşbih” denilir:
Örnekler:
-
Aslan gibi güçlü asker ( Asker güçlülük açısından aslana benzetilmiştir.)
-
Tilki gibi kurnaz çocuk ( Çocuk kurnazlık yönünden tilkiye benzetilmiştir.)
Benzetme ögelerinden birinin kullanılmadığı teşbihlere “kısaltılmış teşbih” denilir:
Örnekler:
-
Babası aslan gibidir, dikkatli olmalısın.
Benzeyen Benzetilen B. Edatı
( Benzetme yönü “güçlü” kullanılmamış.)
-
Yılan gibi adam
Benzeyen B. Edatı Benzetilen
(Benzetme yönü “sinsi” kullanılmamış.)
Benzetme ögelerinden sadece benzeyen ve benzetilenin kullanıldığı benzetmelere “güzel benzetme” ya da “teşbih-i beliğ” denir.
Örnekler:
-
Kömür gözlüm
( Kömür→ benzetilen / göz → benzeyen)
-
Kalem kaşlım
( kalem → benzetilen / kaş → benzeyen)
-
Aslan asker
( aslan → benzetilen / asker → benzeyen
İstiare:
Bir tam teşbihin ögelerinden sadece “benzeyen” ya da “benzetilen” ile yapılan edebi sanata denilir.
İstiare ikiye ayrılır:
a.Açık İstiare:
Benzetme ögelerinden sadece kendisine “benzetilenin” kullanıldığı benzetmeye denir.
“Arslanlarımız düşmana karşı hazır bekliyorlar.” cümlesinde “arslan” sözcüğü ile “askeri” kastettiği cümleden anlaşılabiliyor. Ancak “asker” sözcüğü cümlede kullanılmamış. O yüzden bu cümlede açık istiare kullanılmıştır.
Örnekler:
-
Gülüm, bugün hava çok güzel.
( Gül gibi güzel sevdiğim.)
Benzetilen B. Edatı B. Yönü Benzeyen
-
Gözüne baktım, çevresindeki oklardan korktum.
( Ok gibi sivri kirpik)
b. Kapalı İstiare:
Benzetme ögelerinden sadece "benzeyenin" kullanıldığı benzetilenin kullanılmadığı tamlamalara denilir.
“Askerlerimiz kükreyerek saldırdı.” cümlesinde benzeyen “asker” sözcüğü var ancak benzetilen “aslan” sözcüğü yok. Ancak cümlenin genel anlamından asker sözü ile aslana benzetme olduğu çıkarılabiliyor. O halde kapalı istiare kullanılmıştır.
Örnekler:
Sözlerin yüreğimi delip geçti.
( Mızrak gibi delip geçen sözler)
Benzetilen B. Edatı B. Yönü Benzeyen
Yalnızlık süzüldü gözlerinden.
( Gözyaşı gibi acı veren yalnızlık)
Benzetilen B. Edatı B. Yönü Benzeyen
3.Teşhis ( Kişileştirme):
İnsan dışı varlık ya da kavramlara insana ait özellikler yüklemeye teşhis ya da kişileştirme denilir.
Örnekler:
Mezarlıkta ağlayan selvileri görünce üzüldüm. ( Selvi ağaçlarının ağlaması)
Kuşlar toplanmış, sohbet ediyorlardı.( Kuşların sohbet etmesi)
Bir balina köpek balığını azarlıyordu.( Balinanın azarlaması)
4. İntak(Konuşturma):
İnsan dışı varlıkların insan gibi konuşmalarına denilir.
Aslan: − Burası benim krallığım, dedi.
Yukarıdaki örnekte aslan için kullanılan “dedi” yüklemi intak değil teşhistir. Çünkü bir şey demek insana ait bir özelliktir. Ancak dediği şey olan konuşmanın kendisi intaktır. Kısaca “ Burası benim krallığım” cümlesi intak, “dedi” sözcüğü ise teşhistir, diyebiliriz.
Örnek:
-
Horoz: − Bana bak kaz, canımı sıkmaya başladın!
Kaz: - Hadi ya, bak şimdi çok korktum!
Tilki ( Sinsice arkadan yaklaşarak)− Hey beyler, Birisi korkmaktan mı bahsetmişti?
5. Kinaye:
Bir sözün ya da söz grubunun iki anlama gelecek şekilde kullanılmasıdır. Ancak verilmek istenen mesaj ilk anlamında değil ikinci anlamındadır.
“Hamama giden terler.” cümlesinde hamama iden her insanın normal şartlarda terleyeceğini herkes bilir. Bu sebeple gerçekten terleme anlamında kullanılması gereksiz olur. Bundan dolayı ikinci anlama dikkat ederiz. İkinci anlam ise “Sonucu iyi bir işe girmişsen sıkıntısına katlanacaksın.” demektir.
Örnekler:
-
Gülü seven dikenine katlanır. (sıkıntıya katlanma= güzel sonuç)
-
Mehmet eli uzun biridir. ( eli uzun= hırsız)
-
Mum dibine ışık vermez.
6. Tevriye:
Kinayede olduğu gibi iki anlama gelecek şekilde kullanım söz konusudur. Ancak burada hangi anlamın kastedildiği kinayedeki gibi açık seçik belli değildir. Anlam örtülüdür yani. Sözü duyan kişi her zaman söylenen anlamın dışındaki uzak anlamı yani ikinci anlamı anlayamaz. Anlasa bile ispat edemez.
Örnekler:
-
Fuzuli ile Ruhi adlı iki şair yolda giderken yol kenarında bir köpek leşi görmüşler. Ruhi:
-
Baksana şu köpek leşi çok fuzuli, demiş. Fuzuli sözü ile “gereksiz” anlamı ortaya koyarken aslında arkadışının da gereksiz olduğunu örtülü olarak kastetmiş. Yerdeki köpek leşi ile alaka kurmuş. (Fuzuli- gereksiz)
Fuzuli ise:
-
Vur kıçına çıksın içindeki ruhi, diyerek cevap vermiş. Bu söz ile de köpeğin canını söylüyor gibi görünse örtülü olarak Ruhi adlı arkadaşını katetmiştir. (ruhi= ruh)
-
“Sarımsak da acı ama her eve lazım bir dişi.” Cümlesinde görünen anlam: “ her evde en az bir diş sarımsak bulunmalı.” Görünmeyen tevriyeli anlam ise “dişi” sözünün “kadın” anlamına gelecek şekilde kullanımıdır. Yani “Her evde mutlaka bir kadın olmalıdır.” Demek isteniyor.
7. Mübalağa (Abartma):
Söylenecek ya da yazılacak düşüncenin daha etkili olması için olduğundan fazlaymış gibi aktarılmasına denilir.
Örnekler:
-
İçimde ateşler yanıyor. → Sıkıntılarını çokluğunu ya da büyüklüğünü anlatmak istemiş.
-
Onu dünyalar kadar seviyorum.→ Sevgisinin büyüklüğü ifade etmiş.
-
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda.→ Şair çok şehit verildiğini ifade etmek istemiş.
-
Evliya Çelebi Erzurum’da, “Damdan dama atlarken bir kedi havada donmuş, bahar gelince çözülmüş karşı dama düşmüş, sonra da gitmiş.” şeklindeki cümlesi ile Erzurum’un kışlarının sertliğini anlatmak istemiştir.
8. Tenasüp:
Uygunluk demektir. Aralarında ilgi bulunan birden fazla kelimenin bir arada kullanılmasına denir.
Örnekler:
-
“Okulda öğrenci kalem taşır
Defter ve silgi hep yanındadır.” → eğitim ile ilgili ilgili materyaller bir arada verilmiş.
-
“Sabah akşamı kovalar
Arada sessiz öğlen var.” →Bir günün bölümleri verilmiş. Hepsi zaman bakımından birbiri ile ilgilidir.
9. Tecahül-i Arif:
Herkesçe bilinen bir şeyi bilmemezlikten gelmeye denir.
Örnekler:
-
Saçlarına yıldız mı düşmüş senin? → Saçların beyazlamasından bahsediliyor.
-
İnanmıyorum, bu elleri nasırlı adam ben miyim? → Kendisi olduğunu aslında biliyor.
-
Su insanı boğuyormuş işte.→ Bildiği bir şeyi daha iyi idrak etme durumunda söylenmiş.
10. İstifham:
Cevap istemek amacıyla değil de anlatımı kuvvetlendirmek amacıyla soru sorma sanatıdır. Kısaca cevabı istenmeyen soruya denir, diyebiliriz.
Örnekler:
-
Ne kadar yakışıklı olduğumu görüyor musun?
-
Bu mahallede kim bana bulaşabilir ki?
-
Kim benden daha hızlı koşabilir ki?
11. Mecaz-ı Mürsel:
Benzetme ilgisi olmadan bir sözün başka bir söz yerine kullanılmasına denilir.
Örnekler:
-
Çantaları girişe teslim edin.→ Girişteki görevli / görevliler
-
Bugün Elif Şafak’ı okudum. → Elif Şafak’ın kitabı
-
Tabağımı yiyince annem çok sevindi. → Tabaktaki yiyeceği
-
Sobayı yaktın mı?→ Sobanın içindeki odunları / kömürleri
12. Hüsn-i Talil:
Zaten gerçekleşen bir olayı güzel farklı bir nedene bağlamaya denilir.
Örnekler:
-
Seni kıskandığı için güneş dağların ardına kaçtı.→ Güneş zaten dağların ardında batacak.
-
Diken gülü kıskandığı için onun yakınından ayrılmıyor.→ Diken zaten gülün yakınında olur.
-
Ay senin yüzünü görebileyim diye bulutların arasından sıyrıldı. → Ay zaten hareket halindedir.
13. Tezat:
Anlam bakımından zıt kavramları bir arada kullanma sanatına denilir.
Örnek:
-
İyi kötü geçinip gidiyoruz işte.
-
Hem ağlarım, hem de gülerim .
-
Bu akşam “Güzel ve Çirkin” adlı filmi izleyeceğiz.
14.Telmih ( Hatırlatma):
Herkes tarafından bilinen bir olay, kişi, ya da eserden bahsederek anlatılanın etkili ve kuvvetli olması sağlamaya denir.
Örnekler:
-
Bu gidişle sonum Ferhad gibi olacak. → Ferhad ile Şirin kıssası hatırlatılmış.
-
Benim atalarım dağları delip geçmiş, bu mağaradan mı kurtulamayacağım. → Ergenekon destanı
-
Elindeki sopayı Musa’nın asası mı sandın? → Hz. Musa’nın denizi yaran asası
-
Sultan Süleyman gibi kuşlar ile konuşabilseydim keşke. → Hz. Süleyman’ın diğer canlılar ile iletişim kurabilmesi.
15. Tariz
Söylenilen sözün tam tersini kastederek muhatap ile alay etmek amacını taşıyan edebi sanata denir.
Örnekler:
-
(Saçları az ya da hiç olmayan birine ) Sırma saçlım nasılsın?
-
Maşallah oğlumuz çok zeki, sadece iki senede bir sınıf atlıyor!
-
İnsanların hayvanlara olan bu engin merhameti devam ederse yakında hayvanların nesli tükenecek.
16. Tekrir:
Anlatımı etkileyici kılmak için belli söz ya da sözleri anlatım içinde tekrar tekrar kullanmaya denilir.
Örnekler:
-
Söz ola kese savaşı / söz ola kestire başı / Söz ola ağulu aşı /Yağ ile bal ede bir söz
-
Derdime derman arardım / Derdim bana derman imiş
-
Bir ben var bende, benden ileri benden içeri
17. Leff ü Neşr:
Genel olarak şiirde karşımıza çıkan bir edebi sanattır. Birinci dizede anlatılanlarla ilgili ikinci dizede benzerlik, açıklama ya da karşıtlık üzerinden bilgi vermeye denir.
“Gözlerin alev, duruşun vaha su
Biri ısıtıyor, öbürü can veriyor.” beyitinde alev –ısıtma / su- can verme ilgisi kurulmuş.
Leff-ü Neşr ikiye ayrılır:
1. Mürettep Leff-ü Neşr:
Bunda birinci dizede verilen ile ikinci dizedeki ilgili sözcük sırası aynıdır. Yani bir düzen söz konusudur.
Örnek:
“Ben bulutum, sen bir azgın nehir
↓ ↓
Ben doldururum sen boşaltırsın.” (Bulut→ doldurmak / nehir→ boşaltmak)
(Bulut nehirlerin su kaynağı olarak onları doldurur, nehirlerde sularını göl ya da denizlere boşaltırlar.)
2. Gayri Merettep Leff-ü Neşr: Sıra gözetilmeden yapılan leff-ü neşre denir.
Örnek: (Yukarıdaki şiiri ele alalım)
“Ben bulutum, sen bir azgın nehir
↙↘
Sen boşaltırsın ben doldururum.” Görüldüğü gibi mürettep leff-ü neşr den farklı olarak sıra gözetilmemiş.
Örnekler:
-
“Ben bir sedefim, sen nisan bulutu,
Ver damlaları, al yuvarlak inciyi.” → Gayrı mürettep
-
“Bakışların fırtına, Duruşun durgun su,
Biri alabora eder, biri boğar.” → Mürettep
18. Tedric:
Birbiri ile ilgili kavramların belirli bir sıra gözetilerek ifade edilmesidir.
Örnek:
-
Dünya dünyalıktan, ülke ülkelikten, şehir şehirlikten sıkılmışa benziyor.
-
Acaba çizmemi alsam ya da bot, olmazsa bir ayakkabı, belki de bir terlik ...
19. Nida:
Heyecan, coşku gibi duyguların sesle ifadesine nida denilir.
-
Heyt, benim aslan yiğidim geliyor!
-
Heyyy, bu dağlara yan gele!
-
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü!
20. Cinas:
Yazılış ve okunuşları aynı anlamları farklı sözcüklerin bir arada kullanılmasına denilir.
Örnek:
Asmaya
Kapımdaki asmaya
Ben yârimden ayrılmam
Götürseler asmaya→ (ikinci dizede üzüm asması, son dizede idam etme şekli olan asma.)
-
Biraderim Beyşehir Gölü yanında sazların içinde saz çalıyordu. → saz, kamış / saz→ çalgı aleti
21. Aliterasyon:
Birbirini takip eden kelimeler içinde ardı ardına aynı ünlünün bulunmasına denilir. Bu şekilde bir ritim oluşur. Buna aliterasyon denilir.
Örnek:
-
Beni bende eğleyene ben ne deyeyim→” e” ünlüsü sıkça tekrar edilmiş.
22. Asonans:
Birbirini takip eden kelimeler içinde ardı ardına aynı ünsüzün bulunmasına denilir. Bu şekilde bir ritm oluşur.
Buna asonans denilir.
Örnek:
-
Bin gencin en naif olanı nerededir.→ “n” ünsüzü sıkça tekrar edilmiş.
23. Seci:
Düz yazıdaki kafiyeye seci denilir.
Ayrıldım senden, ayırdılar benden, sevdim seni yeniden, bedenim uzaklaşsada, ruhum ayrılmaz senden